İstanbul’umuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 97. yılını kutluyor, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere istiklalimizin tüm kahramanlarını saygıyla anıyoruz.
İstanbul'un İşgali,
Osmanlı İmparatorluğu ve İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mondros Bırakışması ile Birinci Dünya Savaşı'nın bu ülkeler arasında sona erdiğinin ilan edilmesinin ardından gerçekleşmiştir. Osmanlı başkenti İstanbul, önce 13 Kasım 1918, sonra 16 Mart 1920'de olmak üzere iki kez işgal edildi. İlk işgalde İstanbul'un önemli ve stratejik noktaları kontrol altına alınmış ancak idareye el konulmamıştı; ikinci işgal ile idareye el konuldu. İşgal son İtilaf birliklerinin 4 Ekim 1923'te şehri terk etmesinden sonra, Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu birliklerinin 6 Ekim 1923'te tören eşliğinde şehre girmesiyle sona erdi.
İşgal öncesi gelişmeler,
İstanbul, I. Dünya Savaşı yıllarında İtilaf Devletleri'nin bir askeri hedefi olmuştu. Türk ordularının Suriye cephesinden çekildiği sırada başkenti vurup psikolojik baskı uygulamak isteyen İtilaf Devletleri'nin İstanbul'a hava saldırıları gerçekleştirdi. Bu saldırılar, Osmanlı Devleti'ni bir an evvel barış masasına oturmaya zorlamak amacını taşıyordu. Ateşkes görüşmeleri Mondros'ta gerçekleştirildi ve İstanbul'un işgaline giden süreç, 30 Ekim 1918'de ateşkesin imzalanması ile başladı.
Ateşkesi takip eden günlerde İttihat ve Terakki kendini lağvetti. Enver, Talat, Cemal paşalar yurt dışına kaçtı. 6 Kasım'da Boğazlar silahsızlandırıldı.
İtilaf Devletleri donanması 7 Kasım'da mayınları temizlemek bahanesiyle Çanakkale Boğazı'ndan geçti ve İstanbul'a ulaştı. Önce İtilaf Devletleri'nin 61 harp gemisinden oluşan donanması 13 Kasım 1918 günü İstanbul önlerine demir attı. 11 harp gemisi ile bir Yunan zırhlısının da katılmasıyla İstanbul önlerinde demirleyen gemi sayısı 73'e çıktı.
O gün İtilaf filosundan çoğu İngiliz 3626 asker karaya çıktı. İstanbul'da çeşitli resmî ve gayri-resmî binalara yerleştirildiler. Beyoğlu ve Rumeli yakası İngilizler, İstanbul yakası Fransızlar ve Anadolu yakası İtalyanlar'ın kontrolüne bırakılmıştı. İşgal komutanı Maitland Wilson Beyoğlu'ndaki İngiliz Kız Lisesi'nde törenle karargâh kurdu. İstanbul önlerinde demirleyen gemi sayısı 15 Kasım'a kadar 167'ye çıktı.
Mustafa Kemal'in İstanbul'a gelişi,
Filistin-Suriye-Irak cephesini savunan Yıldırım Ordular Grubu'nun Komutanı Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Ordular Grubu lağvedilince İstanbul'a hareket etti. 13 Kasım 1918'de, İtilaf donanmasının İstanbul önlerine demirlediği sırada Haydarpaşa Garı'na ulaştı. Boğaza demirli düşman savaş gemilerini gördüğünde ünlü "Geldikleri gibi giderler" sözünü söyledi. İstanbul'da yaklaşık beş buçuk ay kaldı ve yakın arkadaşlarıyla görüşerek ülkenin kurtuluşuna yönelik faaliyetlerde bulundu.
İşgale karşı tepkiler,
İtilaf Devletleri'nin İstanbul'a asker çıkarmaları Osmanlı Mebusan Meclisi'nde ateşli ve sert tartışmalara sebep oldu. Bu tartışmalar meclisin sonunu getirmiş ve padişahın emri ile 21 Aralık 1918'de Osmanlı Mebusan Meclisi feshedilmiştir.
İşgalden sonra İstanbul basını kamplara ayrılmış olarak yayın yaptı: İngiliz yanlısı yayın yapanlar ve Kuvâ-yi Milliye hareketini destekleyenler. Süleyman Nazif'in 9 Şubat 1919'da Hadisat gazetesinde yayımlanan ve Fransız Generali'nin İstanbul'a gelişinin şehirdeki azınlıklar tarafından sevinç gösterileri ile karşılanmasını kınayan "Kara Bir Gün" başlıklı yazısı, İstanbul'un işgaline dair o günlerde yazılmış yazıların en ünlülerindendir.
Barış antlaşmasını hazırlamak amacıyla İtilaf Devletleri arasında Paris Barış Konferansı yapıldı. ABD Başkanı Wilson'un amacı, Milletler Cemiyeti'nin kurulmasını sağlamaktı. İngiltere ve Fransa ise Osmanlının iyi şekilde paylaşımını gerçekleştirecek yolu arama çabası içindeydiler. Barış konferansında ayrı ayrı ortaya çıkacak Ermeni, Kürt, Arap, Mezopotamya, Suriye ve Hicaz Devletleri problemi vardı. Barış Konferansı; bir taraftan Türkiye'yi, Fransa, İngiltere, Rusya ve İtalya arasında bölen gizli anlaşmalar, diğer taraftan da İngilizlerin Araplara verdiği taahhütler karşısında kaldı. İttihatçıların yargılanması için antlaşmaya hükümler yerleştirmek istediler.
İstanbul'da millî kurtuluş hareketi başladı. 15 Mayıs 1919'da İzmir'in İşgali üzerine işgali kınamak ve direnişi yaymak üzere İstanbul'da birçok miting düzenlendi. Halide Edip Adıvar'ın da konuşma yaptığı Sultanahmet Mitingi büyük yankı uyandırdı. İstanbul'daki bu gelişmeler sırasında Anadolu ve Trakya'da işgalcilere karşı Müdafaa-i Hukuk örgütleri kuruldu. Mustafa Kemal Paşa, meclisin dağıtılacağını, geçici işgalin tamamen hakimiyete dönüşeceğini anlayarak, Anadolu'daki kurtuluş hareketini örgütlemeye girişti.
Damat Ferit Paşa'nın istifası üzerine, 3 Ekim 1919'da kurulan Ali Rıza Paşa Kabinesinin göreve gelmesi, Müttefikler'i hiç memnun etmemişti. Bu kabinenin bazı üyelerinin milliyetçi eğilimleri, İstanbul'daki Müttefik temsilcilerinin bilmedikleri bir husus değildi. Bu üyelerin başında Harbiye Bakanı Cemal Paşa gelmekteydi. Cemal Paşa, Müttefikler'in, Mondros Mütarekesi gereğince, Anadolu'daki askerî kontrolleri konusunda çatışma durumuna girmekte gecikmedi.
Ali Rıza Paşa kabinesi, kurulur kurulmaz, 9 Ekim 1919'da yayınladığı bir kararname ile, Meclis-i Mebusan seçimlerinin yapılacağını açıklamıştı. Seçimler sonucunda, Meclis-i Mebusan 12 Ocak 1920'de ilk toplantısını yaptı. Bilindiği gibi, özellikle Atatürk'ün talimat ve telkinleri ile, yeni Meclis'te kuvvetli bir milliyetçi hava ortaya çıktığı gibi, Misak-ı Millî'yi de 28 Ocak'ta bu Meclis yayınlayacaktır. Başka bir deyişle, Millî Hareket, Müttefikler'in gözleri önünde kendilerine meydan okumaktaydı ve daha da önemlisi, Müttefikler'in barış şartlarını hazırlamakta olduğu bir sırada, Türkler, kendilerinin kabul edebileceği barış şartlarını kendileri tespit ediyorlardı. Dahası, İstanbul Hükümeti, bütün bu olup bitenlere egemen olmaktan çok uzak bulunuyordu.
12 Ocak 1920'de toplanan Meclis-i Mebusan, 28 Ocak 1920 tarihindeki gizli oturumunda "Ahd-i Millî" olarak Mîsâk-ı Millî kararlarını aldı ve kararlar bütün mebuslar tarafından imzalandı. 17 Şubat 1920 tarihli oturumunda da bu kararın basında yayınlanması ve bütün yabancı parlamentolara bildirilmesi kararlaştırıldı.
Üç Müttefik Yüksek Komiseri adına Fransız Yüksek Komiserliğince Sadrazam Ali Rıza Paşa'ya 20 Ocak 1920'de verilen bir nota ile, sadece Harbiye Bakanı Cemal Paşa'nın değil, Genelkurmay Başkanı Cevdet Paşa'nın da istifası istendi. Ertesi günü Paşaların istifası Yüksek Komiserlere bildirildi.
15 Mart'ta gelişmelerin istedikleri gibi gitmediği üzerine Yüksek komiserler ve işgal polisi şehri ablukaya aldı. İtilaf Devletleri İstanbul'u işgal edince bütün devlet binalarını ve karakolları denetim altına aldılar.
16 Mart 1920 sabah 05.45 sularında İngiliz askerleri araca bindirilmiş iki birlik halinde Beyazıt Direklerarasında bulunan Şehzadebaşı 10. Kafkas Tümenine bağlı karargâh birliği karakoluna geldiler. Bir araç asker dış güvenliği aldı, diğerleri koğuşunu bastılar. Askerlerin uyuduğu koğuşa giren İngiliz askerleri mızıka ve karargâh bölüğü erlerinden beşini ateş açarak öldürdü, onunu yaraladı.
Meclisi basarak milletvekillerinin bir kısmını tutuklayıp, bir kısmını sürgüne gönderdiler. Bir kısmı da kaçarak Anadolu'ya geçip, bağımsızlık mücadelesine katıldılar. Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın evi basıldı. Harbiye Nezâreti ablukaya alındı ve İngiliz General Shuttleworth Harbiye Nezâreti'nin kontrolünü eline aldı.
Meclis-i Mebusan basıldı mebuslardan Albay Kara Vasıf Bey ve Rauf Bey İngiliz askerleri tarafından tutuklandı.
Telgrafçı Hamdi Bey kendisini tehlikeye atarak İngilizlerin telgrafhaneyi bastığı ana kadar Ankara'ya Mustafa Kemal Paşa dikkatine telgraflarla gelişmeleri bildirdi.
10 Ağustos 1920'deki anlaşma Sevr'de yapıldı. Sevr, Karahisar mebusu Nebil Efendi'nin dediği gibi "Boşuna yorulmuşlar, Türkiye'yi yok diyeydiler, daha iyi ederlerdi" dedirten ve Türkleri yok etmeyi amaçlayan yüzlerce maddeden oluşan bir antlaşmaydı. Antlaşmayı Sadrazam Damat Ferit ile birlikte 4 kişi imzaladı.