Cumhuriyetimizin 97. Yılı Perpa'da törenle kutlandı.
Perpa'da yapılan Cumhuriyet Bayramı Törenine Perpa A ve B Blok BaşkYönetin anları Hasan Sezgin, Hacı Demir Yönetim Kurulu Üyeleri, Çalışanlar ve Perpalolar katıldılar.
Perpa A Blok Başkanı Hasan Sezgin'in Tören Konuşması
Değerli Konuklar,
Sevgili Perpa’lılar,
Bugün burada, Türk ulusunu bağımsızlığa kavuşturan Büyük Önder
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş bir ülke olma hedefi ile bizlere bırakmış olduğu en büyük miras olan, Laik ve demokratik Cumhuriyetin ilanının 97. Yılını, birlikte kutlamanın mutluluğu içerisindeyiz.
Hepiniz hoş geldiniz.
Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun.
Sevgili Perpa’lılar,
1919 yılında başlayan kurtuluş savaşının bütün olumsuzluklara rağmen
iç ve dış düşmanlara karşı kazanılması ve bununla birlikte, Laik
Demokratik, Cumhuriyet’in ilan edilmesi dünyadaki en büyük
destanlardan biridir.
Cumhuriyet Devrimdir.
Cumhuriyet bir mucizedir.
Mucizedir çünkü demokrasi ile taçlandırılmış, Cumhuriyet ve Demokrasi bir bütünün iki yarısıdır, Cumhuriyet tek başına bir şey ifade etmez sadece tabelada kalır. Demokrasi ile taçlandırılmış bir Cumhuriyet’le birlikte, Yasama, yargı ve yürütme bağımsız kuvvetler haline getirilerek, güçler dengesi sağlanmış ve bağımsız denetim mekanizmaları çalışır olmuştur.
Cumhuriyet, kayıtsız şartsız ulusal egemenliği esas alır, laiktir ve ulus bilincine dayanır. Ulusal egemenliğin kayıt ve şartlarla sınırlandığı, laik olmayan ve ulus bilincine dayanmayan bir Cumhuriyet, ruhunu kaybetmiş demektir.
Öyle ki bütün tarih kitaplarında yer alan 1789 Fransız devrimi; ülke içinde monarşiye karşı, 1917 Rusya devrimi; Çar yönetimine karşı yapılmış bir halk devrimiyken,
Bütün mazlum Milletlerin umudu olan, Laik Demokratik Cumhuriyet içeride saltanata, dışarıda ise ağzından salyalar akan, yeni sömürgeler arayan emperyalist ülkelere karşı, yani tam anlamıyla yedi düvele karşı kazanılmış bir zaferdir.
Sevgili Perpalılar ,
29 Ekim, özel bir gündür. Büyük Önder Atatürk’ün, unutmadığı ve asla kabul etmediği, 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı imparatorluğu ile müttefik devletler, arasında imzalanan, Mondros antlaşmasının çöpe atıldığı tarihtir. Hepinizin bildiği gibi, Mondros antlaşması, Osmanlı ordusunun silah bırakmasını emreder.
Bu da yetmezmiş gibi,
10 Ağustos 1920 tarihinde Osmanlı imparatorluğu ile müttefik devletler
arasında mutabakata varılan, Sevr antlaşması ile yok sayılan bir
milletin var olma mücadelesidir, yaşam mücadelesidir, bütün
olumsuzluklara rağmen hayata geçirilen bir bağımsızlık nişanıdır.
Dünyada eşi benzeri yok denecek kadar azdır.
Cumhuriyet Anadolu’da yazılan son büyük destandır. Bu destanı
yazmak, Atatürk ile silah arkadaşlarına nasip oldu. Bu destanın adı da
Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyetidir…
Sevgili Perpa’lılar,
Ulu Önder Atatürk’ün 29 Ekim 1923 tarihinde ilan ettiği Cumhuriyet, Türk milletine bırakılmış en büyük miras ve vazgeçilmez bir değerdir.
Ulusumuz, saltanatın, yıkılmasından sonra, Cumhuriyet’le birlikte ulusal bir devletin onurlu, özgürce düşünebilen ve eşit haklara sahip yurttaşları haline gelmiş, İnsan hakları evrensel bildirgesinde yazılı olan haklara kavuşarak, bütün insanlar özgür doğar, herkes ırk, renk, cinsiyet, dil ve din farkı ve ayrımı gözetilmeksizin eşittir ilkesini benimseyerek, seçme ve seçilme hakkı ile birlikte devletin tek ve gerçek sahibi olmuştur.
Bugün, Cumhuriyetin ve Demokrasinin ne olduğunu öğrenmek ve görmek için Ortadoğu coğrafyasına ( Irak, Libya, Mısır, S.Arabistan, Suriye vb. ülkelere ) bakmak, yeterli olur. Sanırım fazla söze gerek yok.
Bu nedenle, bizlere ve gelecek nesillere düşen en önemli görev; Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve Milletiyle, bölünmez bütünlüğünü savunmak, Atatürk ilke ve İnkılaplarını koruyup kollamak, iç ve dış tehditlere karşı duyarlı olmaktır.
Unutmayınız ki; Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti bu güzel vatanın bölünmez bütünlüğünün çimentosudur. Bu çimentoya zarar verilmemeli adeta pamuklara sarıp sarmalıyız korumalıyız.
Asla unutmayalım…
Cumhuriyet Beynimizdir…
Cumhuriyet Yüreğimizdir…
Cumhuriyet Özgürlüğümüzdür…
Cumhuriyet ve Kemalizm geçmişin bekçiliğini değil geleceğin öncülüğünü yapmaktır…
Asla vazgeçmemeliyiz…
Hiç kimse unutmasın ki, bu güzel Vatan’ı bir koltuk uğruna bütün değerlerinden vazgeçen rüzgar gülleri kurtarmadı, aksine Türkiye Cumhuriyet’ini uğrunda canlarını ve aşklarını feda edenlerle, önce vatan diyen kahramanlara borçluyuz. Bize emanet edilen Cumhuriyet, bütün bedelleri ödenmiş bir hayat pınarıdır. Suskunluğumuz, susuzluğumuza dönüşmeden; vakit, yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Atatürk’ün ilke ve devrimleri… diyerek haykırma vaktidir. Cumhuriyeti bekleyen tehlikelerle mücadele etmenin tek yolu, Cumhuriyete ve onun kuruluş felsefesine daha sıkı bağlanmaktır.
Terörün olmadığı, askerlerimizin şehit düşmediği, canlı bombaların kendini patlatıp katliam yapmadığı, Cumhuriyet düşmanlarının darbe yapmadığı bir Türkiye umuduyla;
97 yıl önce büyük mücadelenin başarılı olmasında ve Laik Demokratik
Türkiye Cumhuriyetin Kurulmasında emeği geçen, başta Büyük
Önder Atatürk olmak üzere ve bu uğurda hayatlarını kaybeden,
kahraman şehitlerimizi ve gazilerimizi, bugün bir kez daha rahmet ve şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
Hepinizin Cumhuriyet Bayramını tekrar kutluyorum. Cumhuriyet’e ve Atatürk’e olan bağlılığımla hepinizi selamlıyorum.
Bu vesile ile pandemi döneminde canlarını hiçe sayarak en ön saflarda yer alarak covid 19 ile savaşan sağlık çalışanlarına şükranlarımı sunuyorum.
Saygılarımı sunuyorum.