Dünyada en fazla kovana sahip 2. ülke olmasına rağmen, bal veriminin dünya ortalamasının altında kaldığı, yanlış arıcılık yöntemleri nedeniyle arıların giderek güçsüz düştüğü Türkiye’de, ekolojik ve bütüncül arıcılığın yaygınlaştırılması için Buğday Derneği olarak harekete geçtik.
“Arılar yeryüzünden kaybolursa insanlığın dört yıl ömrü kalır.” Einstein
AB Erasmus+ desteğiyle yürüttüğümüz “Arıları Yaşatalım” projemizle; ekolojik, doğa dostu ve geleneksel arıcılık yöntemlerinin yaygınlaştırılmasını ve arıcılıkla ilgili tüm paydaşlara bilgi aktarımı yapmayı amaçlıyoruz.
Türkiye’de arıcılığın en önemli sorunları olarak arıcıların teknik bilgi yetersizliği, arı hastalıklarıyla mücadelede yanlış uygulamalar, yoğun ve yanlış sentetik kimyasal tarım ilacı kullanımı, bölgeye has saf arı cinslerinin kaybedilmesi, habitat kaybı, ve küresel iklim değişikliği öne çıkıyor.
Arıcıların teknik bilgi yetersizliği: Türkiye'de son 20 yılda arıcılık yapan kişi ve koloni sayısında büyük bir artış olsa da, arıcılığa yeni başlayan arıcıların deneyim eksikliği ve yerleşmiş bir arıcılık kültürünün olmayışı nedeniyle, Türkiye koloni sayısında dünyada 2. sırada yer almasına rağmen, birim koloni başına bal verimi ile diğer arı ürünleri üretiminde dünya ülkelerinin çok gerisinde yer alıyor. Bal dışındaki ürünlerin üretimi yok denecek kadar azken, balda ilaç ve antibiyotik kalıntılarının çıkması da yine bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor.
Arı Hastalık Ve Zararlıları ile Mücadele Yetersizliği:
Arı hastalıklarıyla ve parazitlerle sentetik kimyasal mücadele kısa vadede başarılı gibi gözükse de, hem balda kalıntı bırakıyor, hem de uzun vadede koloniyi zayıflatarak hastalıklara açık hale getiriyor.
Sentetik Kimyasal Tarım İlaçları:
Bitkisel üretim yapan işletmelerin kullandıkları pestisit ve insektisitler arıların yaşamını tehlikeye sokan ana unsurlardandır. Yanlış ve zamansız ilaç kullanımından ötürü ülkemizde her yıl ortalama 120 bin arı kolonisinin öldüğü tahmin edilmektedir.
Saf Arı Cinslerinin Kaybedilmesi:
Ülkemizde yaygın olan gezgin arıcılık nedeniyle, arı türleri karışmış, ırka has özelliklerini yitirmiş ve verim kaybına uğramışlardır. Damızlık arı üretiminde cinslerin coğrafi koşullara uygunluğu gözetilmediğinden, gönderildikleri bölgede verim vermeyebilmekte ve gittikleri bölgelerdeki arı cinleriyle karışarak o bölgeye has ırkı da bozabilmektedir.
Habitat Kaybı ve Monokültürel Tarım:
Betonlaşma, çarpık şehirleşme, doğal alan kaybı, büyük çaplı HES, termik santraller gibi doğal dengeleri değiştiren inşaatlararıların yaşadığı ve beslendiği alanların azalmasına sebep oluyor. Monokültür tarım alanlarına kovan taşınması, arıların pek çok bitkiden polenve nektar alması yerine, tek tür bitkiyle beslenmesine sebep oluyor. Bu durum arıların bağışıklık sistemini düşürdüğü gibi, baldaki enzim kalitesini de olumsuz etkiliyor. Şehirlerde ağaçlandırma yapılırken tek tip ağaç ve bitkilerin ekilmesi, arıların aç kalmasına sebep olabiliyor.
Küresel İklim Değişikliği:
Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak görülen sıcaklık geçişleri (aşırı soğuk veya aşırı sıcak havalar), mevsim dışı ve sert iklim olayları (dolu, aşırı yağış, kuraklık vb) da arıları olumsuz etkileyen faktörlerden.
Buğday Derneği olarak, çözümlere ulaşmak için ilk olarak sorunları doğru tanımlamak gerektiğini düşünüyoruz. Çözümlerle ilgili bilgilendirmeleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Arıları kurtarmak için hepimize iş düşüyor.
Buğday Derneği Sitesinden Alınmıştır.