• Şenay Emlak
  • Kablo
  • İYİ ENERJİ
  • Lösev
  • HURDACINIZ
  • Günün Yemekleri Günün Menüsü
  • NAYY Kablo

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın 96. Yılını PERPA 8. ATATÜRK Köşemizde kutladık.

Cumhuriyetimizin 96. Kuruluş yılı Perpa’da törenlerle kutlandı. 28 Ekim 2019 Pazartesi günü Saat 12:00’de Perpa Atatürk büstünün önünde toplanılarak başlandı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasından sonra Atatürk Büstüne, Perpa A Blok Başkanı Hasan Sezgin ve B Blok Başkanı Hacı Demir tarafından çelenk bırakıldı.

Çelenklerin konulmasından sonra Perpa A Blok Başkanı Hasan Sezgin ve B Blok Başkanı Hacı Demir tarafından günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yapıldı.

Perpa A Blok Başkanı Hasan Sezgin’in Konuşması;

Değerli Konuklar,

Sevgili Perpa’lılar,

Bugün burada, Türk ulusunu bağımsızlığa kavuşturan Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş bir ülke olma hedefi ile bizlere bırakmış olduğu en büyük miras olan, laik ve demokratik Cumhuriyetin ilanının 96. Yılını, birlikte kutlamanın mutluluğu içerisindeyiz.

Hepiniz hoş geldiniz.

Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun.

 

Sevgili Perpa’lılar,

1919 yılında başlayan kurtuluş savaşının bütün olumsuzluklara rağmen iç ve dış düşmanlara karşı kazanılması ve bununla birlikte,  Laik Demokratik,  Cumhuriyet’in ilan edilmesi dünyadaki en büyük destanlardan biridir. Devrimdir. Cumhuriyet bir mucizedir.

Öyle ki bütün tarih kitaplarında yer alan 1789 Fransız devrimi; ülke içinde monarşiye karşı,  1917 Rusya devrimi;  Çar yönetimine karşı yapılmış bir halk devrimiyken, Bütün mazlum Milletlerin umudu olan, Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyet’i, içeride saltanata, dışarıda ise ağzından salyalar akan, yeni sömürgeler arayan emperyalist, ülkeler, yani tam, anlamıyla,  yedi düvele karşı kazanılmış bir zaferdir.

 

Sevgili Perpalılar ,

29 Ekim, herhangi bir tarih değildir, özellikle seçilmiş bir tarihtir. Büyük Önder Atatürk’ün,  unutmadığı ve asla kabul etmediği, 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı imparatorluğu ile müttefik devletler arasında imzalanan, Mondros antlaşmasının çöpe atıldığı tarihtir. Hepinizin bildiği gibi, Mondros antlaşması, Türk ordusunun silah bırakmasını emreder.

Bu da yetmezmiş gibi, 10 Ağustos 1920 tarihinde Osmanlı imparatorluğu ile müttefik devletler Arasında mutabakata varılan, Sevr antlaşması ile yok sayılan bir milletin var olma mücadelesidir, yaşam mücadelesidir, bütün olumsuzluklara rağmen hayata geçirilen bir bağımsızlık nişanıdır.  

Dünyada eşi benzeri yok denecek kadar azdır. Cumhuriyet Anadoluda yazılan son büyük destandır. Bu destanı yazmak, Atatürk ile silah arkadaşlarına nasip oldu. Bu destanın adı da Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyetidir…

 

Sevgili Perpa’lılar,

Ulu Önder Atatürk’ün 29 Ekim 1923 tarihinde ilan ettiği Cumhuriyet, Türk milletine bırakılmış en büyük miras ve vazgeçilmez bir değerdir.

Ulusumuz saltanatın yıkılmasından sonra, Cumhuriyetle birlikte ulusal bir devletin onurlu, özgürce düşünebilen ve eşit haklara sahip yurttaşları haline gelmiş, insan hakları evrensel bildirgesinde yazılı olan haklara kavuşarak,  “bütün insanlar  özgür doğar, herkes ırk, renk, cinsiyet, dil ve din farkı ve ayrımı gözetilmeksizin eşittir” ilkesini benimseyerek, seçme ve seçilme hakkı ile birlikte devletin tek ve gerçek sahibi olmuştur.

 

Bugün, Cumhuriyetin ve Demokrasinin ne olduğunu öğrenmek ve görmek için Ortadoğu coğrafyasına ( Irak, Libya, Mısır, Yemen, Suriye ) bakmak, yeterli olur. Bitmeyen savaşlar eksik olmayan ölüm ve gözyaşları…

Bu nedenle, bizlere ve gelecek nesillere düşen en önemli görev; Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve Milletiyle, bölünmez bütünlüğünü savunmak, Atatürk ilke ve İnkılaplarını,  koruyup kollamak, iç ve dış tehditlere karşı duyarlı olmaktır.

Unutmayınız ki; Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti bu güzel vatanın bölünmez bütünlüğünün çimentosudur.

Türkiye, yaklaşık 2 milyar nüfusa sahip İslam dünyasında, Laik ve Demokratik Cumhuriyet ile yönetilen tek çağdaş ülkedir.

 

Asla unutmayalım…

Cumhuriyet Beynimizdir…

Cumhuriyet Yüreğimizdir…

Cumhuriyet Özgürlüğümüzdür…

Asla Vazgeçmemeliyiz…

 

30 Ekim 1923 sabahı,  Cumhuriyet'in ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet'in ilk gününde, Cumhuriyet'in ilk başbakanına kendi el yazısı ile yazdığı mektubunda şöyle diyordu: “Bize, geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı, yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız, kaderin bizim kuşağımıza yüklediği bir görev bu, özgür bir toplum oluşturmak, çağdaşlaşmak, bu ideali gerçekleştirmek zorundayız, bu görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim,  Allah yardımcımız olsun.”

Hiç kimse unutmasın ki, bu güzel Vatan’ı bir koltuk uğruna bütün değerlerinden vazgeçenler kurtarmadı, aksine Türkiye Cumhuriyet’ini uğrunda canlarını ve aşklarını feda edenlerle, önce vatan diyen kahramanlara borçluyuz. Bize emanet edilen Cumhuriyet, bütün bedelleri ödenmiş bir hayat pınarıdır. Suskunluğumuz, susuzluğumuza dönüşmeden; vakit, yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Atatürk’ün ilke ve devrimleri… diyerek haykırma vaktidir. Cumhuriyeti bekleyen tehlikelerle mücadele etmenin tek yolu, Cumhuriyete ve onun kuruluş felsefesine daha sıkı bağlanmaktır.

 

Terörün olmadığı, askerlerimizin şehit düşmediği, canlı bombaların kendini patlatıp katliam yapmadığı, Cumhuriyet düşmanlarının darbe yapmadığı bir Türkiye umuduyla; 96 yıl önce büyük mücadelenin başarılmasında ve Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyetin Kurulmasında emeği geçen, başta Büyük Önder Atatürk olmak üzere ve bu uğurda hayatlarını kaybeden, kahraman şehitlerimizi ve gazilerimizi, bugün bir kez daha rahmet ve şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Hepinizin Cumhuriyet Bayramını tekrar kutluyorum.

Saygılarımı sunarım.

https://youtu.be/bdpeiplyZ9k